Ekonomik eşitsizlik sanıldığı kadar önemli mi?



    Toplumu oluşturan bireyler o toplumu kendi kimlikleriyle var ederler.Ve bir toplum bana göre asla bir kimlikte buluşamaz bu hayali bir düşüncedir.En basitinden bir toplulukta bulununan her bireyin yeşil rengini sevmesini bekleyemezsiniz çünkü her insanın kendine has bir kimliği vardır.Ve bu kimliği sadece milliyet ve ırk çerçevesinde değerlendirmek yanlıştır.Bir insanın kimliğinin oluşumuna babasının mesleği,doğduğu şehir hatta oturduğu mahalle bile etki edebilir.Örneğin fakir bir işci cocuğunun liberal olması çok düşük bir ihtimaldir çünkü bu tarz fikirlerin oluşmasına izin veren ne bir yaşayışı ne de bir kimliği vardır.Yani bu da demek oluyor ki insanlar kimliklerini aşmadan mutlak bir doğruya  erişemiyor ve zaten insanların kimliklerini bir kenara itmesi de olanaksızdır.İşte tam da bu kısımda John Rawls'ın dedikleri  cıkıyor karşımıza.Rawls'a göre her bireyin önünde hayali bir perde vardır ve bu perde cehalet perdesidir.Cehalet perdesinin arkasında bir başlangıc noktası vardır ki bu noktada herkes kimliksizdir.İşte ancak bu durumda,kimliksiz olmamız bizi mutlak ve en objektif doğruya ulaştırır.Rawls,eğer birey cehalet perdesinin arkasında olsaydı eşitsizliği önemsemezdi diye bir argüman sunuyor bizlere.Şu şekilde düşünebiliriz,cehalet perdesinin arkasında yani başlangıç noktasındayız bize iki farklı hayat sunuluyor.İlk sunulan dünyada en fakir 50 birim,en zengin 500 birim para kazanıyor.İkinci dünyada ise en fakir 1000 birim en zengin 1m birim para kazanıyor.Cehalet perdesinin arkasında olduğumuzu ve kimliksiz olduğumuzu baz alırsak en  objektif seçim 2. dünyayı seçmek olacaktır.Çünkü seçimi yapan insan da fakir olabileceği için her zaman en avantajlı duruma yönelir.Buna bakarak yorum yapacak olursak önemli olanın toplumsal eşitlik değilde toplumun en alt kesiminde yer alan bireyin refahının yüksek olması olduğunu söyleyebilirz ki Rawls da bunu söylüyor zaten. 
 Bu teorinin bizim için önemli olmasının sebebi bugün eşitsizlikten şikayetci olan bizim gibi alt sınıfta yer alan bireyler sistemde tutanamadığı ve kazanamadığı için şikayetçiler.Çünkü biz şikayet ederken aslında en objektif ve en doğru şey olduğu için değilde gerçekten geçim sıkıntısı ve düşük hayat şartları yüzünden şikayet ediyoruz.Yani aslında bu dediklerimiz tamamilen kimliğimiz cevresinde gelişen fikirler.Sabancı ailesinde olsaydınız belki de ekonomik eşitsizliği bu kadar da önemsemeyecektiniz.
   
     Aslında bu teoriyi cok acıkca görebileceğimiz en somut örnek Doğu-Batı Almanya arasındaki farklarda yatıyor.Doğu almanya daha eşitlikçi bir topluma sahip lakin buradaki eşitlik herkesin refah içinde olması değil aksine herkesin gerçekten kötü bir durumda eşitlenmesi.Diğer bi yandan Batı Almanya kısmen eşitsizliğin ve serbest piyasanın olduğu bir yer olmasına rağmen Berlin Duvarı Doğu Almanya'da yaşayan halk sayesinde aşıldı.Şöyle düşünebiliriz,evet ben çok kötü durumdayım hatta açım ama komşumda aç.Bu fikirlerle tatmin olmanın bir anlamı yok çünkü ikimizin kötü durumda olmasının bize bir faydası yok.Ama sen karnını doyursan insan gibi bir hayat sürsen zaten en yukarıdakinin ne kadar kazandığıyla ilgilenmezsin.Yani en azından ben öyle düşünüyorum
  
   Yazımı bitirmeden önce net bir şekilde şunu söylemeliyim ki acıkladığım ve kısmen savunduğum teori benim tam olarak özümsediğim bir teori değil.Yalnızca benim okuyup beğendiğim ve sizlerinde öğrenmek isteyeceğinizi düşündüğüm bir teori.Yoksa bende biliyorum ki bir noktada bu teori kapitalist sistemi aklayan ve anti-sosyalist yapıya sahip bir teori zaten sahibi Rawls'ın da öyle olduğu söylenenebilir.Velhasıl kelam fikirlerime uymuyor diye okumayacak değilim.Unutmayın koyunluğun ideolojisi olmaz.

Yorumlar