Yugoslavya iç savaşı ve Srebrenitsa

 


   Günümüzde yaşadığımız dünyanın temelleri yavaş yavaş atılırken,komünist ülkelerin bir bir çöktüğü,neoliberal ekonomilerin hızla yükseldiği bu dönemde Avrupa'nın ortasında,Balkanlarda,kanlı bir iç savaş yaşandı.Adeta bu dönemde komünist iktidarlarca bastırılan faşist duygular Balkanlar'da yeniden canlanmıştı.Daha sonra dini duyguların içine girmesiyle birlikte dünya adeta bir dinler savaşının eşiğine gelmişti.

    Her şeyi daha iyi anlayabilmek için savaşın patlak verdiği 1991 senesinden tam 11 yıl öncesine gidelim.Tarihler 4 mayıs 1980'i gösterirken dönemin Yugoslavya devlet başkanı olan komünist lider Josip Broz Tito hayata gözlerini yumdu.Tito'nun birleştirici ve belki de kahraman rolü bunca dönem pimi çekilmiş bombadan farksız olan balkanları bir süreliğine olsa da sakin tutabilmişti.Lakin Tito'nun ölümünden sonra oluşan otorite boşluğu,çok partili hayata geçiş ve gelişen liberal düşünceler Yugoslavya'nın iplikle bağlı olan bütünlüğünü derinden sarsmıştı.

      25 haziran 1991'e gelindiği zaman aynı gün içerisinde hem Slovenya hem de Hırvatistan bağımsızlığını ilan etmişti.İki meclistende yoğun alkışlar vardı lakin bu alkışlar 8 yıl 2 ay ve 2 hafta sürecek kanlı bir dönemin açılış seremonisi niteliğindeydi.

    Slovenyanın bağımsızlığını ilan etmesiyle başlayan On Gün Savaşı 7 Temmuz 1991'de imzalanan Brioni anlaşması ile sona erer.Lakin Hırvatistan bu kadar ucuz sıyrılamadı.Yaklaşık 1 yıl yoğun çatışmalar yaşanılan savaşta onbinlerce insan ölüp 14 anlaşma bozulduktan sonra BM'nin işe el koyması ile Ocak 1992'de bölgede ateşkes sağlandı.

    Akabinde Bosna'da yapılan referandum ile Bosna da bağımsızlığını ilan etti.Savaş oraya da sıçramıştı zaten aksi imkansızdı.Burada ki vurucu nokta bosnanın asker bakımdan zayıf olmasıydı  yani nüfusun coğunu sivil halk oluşturuyordu.Sırplar şehri kuşaltma altına alıp ilk saldırılarını Vase miskin sokağında yaptı.17 sivil hayatını kaybederken 108 kişi de yaralanmıştı.Bilanço çok ağırdı,başkent Saraybosna tam anlamıyla harabeye dönmüştü.Dünya sessizdi,kimse askerini oraya gönderip riske girmek istemiyordu,yaptıkları tek şey BM'nin uyguladığı ambargoydu ki bu da saldırıları önüne geçemiyordu.Boşnak lider Aliya İzzetbegoviç ısrarla barıştan yana olduklarını söylese de Sırplar "Büyük Sırbistan" hayallerinden vazgeçmedi ve katletmeye devam etti.Daha sonra yerel milisler oluşturuldu.Büyük coğunluğu müslüman olan bu milis güclerine Arap mücahitler,Ortadoğudaki bazı müslüman örgütler hatta Türkiye ve civar ülkelerinde yaşayan gönüllü müslümanlar da katıldı.Lakin ne silah bakımından ne de sayı bakımında Sırp ordusuna denktiler.Az buçuk silah yardımları ve gönüllü savaşcılar dışında BM koruma gücleri de bulunuyordu bölgede ama alanlarda cok pasif kalıyor adeta olan biteni izliyordu.

    Gün geçtikçe savaşın kirli yüzü kendini daha fazla hissettirmeye başladı.Sırplar savaş başından beri izlediği soykırımcı politika kendini göstermeye başlamıştı.Sinyallerini  çok önceden veren bu politika Markele'de 105 kişinin hayatına mal olunca Dünya ve Avrupa işin sonunun etnik temizliğe varacağını anlamıştı.

    Aslında sadece 1992'de yani savaşın en başında onlarca katliam yapılmasına karşın herkes sessizdi.Sadece BM güçleri bazı köyleri güvenli bölge seçip oraları koruma altına almıştı.Bu güvenli bölgeler arasında Srebrenitsa'da vardı.

     Srebrenitsa savaştan önce 24 bin civarı bir nüfusa sahip iken savaş esnasında civar kentlerden gelen mültecilerle birlikte nüfusu 60 bini bulur.Nüfusun artmasıyla birlikte açlık ve salgın hastalık baş gösterir.Bide üstüne kentteki müslümanların silahları BM güçleri tarafından "güvenlik" bahanesiyle toplanır.Srebrenitsa iyice saldırıya açık hale getirilirdi.Getirildi diyorum çünkü Sırplar kentin etrafına sarıp saldırıları sıklaştırınca Müslümünlar toplanan silahlarını geri ister.Lakin BM güçlerinin başında olan Hollandalı komutan silahları geri vermez.Sadece bununla da kalmaz Sırpların başında olan komutanla hediyeleşerek 25 bin mülteciyle birlikte kenti Sırplara adeta teslim eder.Bir gece yarısı komutan tüm askerlerine şehri boşaltmasını emretti.Ve böylece şehir kendi kaderine terkedilmiş oldu

    Srebrenitsa Bosna'nın en ılıman kentlerinden biriydi.Kendi halinde,sakin bir taşraydı.Komşularımız dediği Sırplar,11 Temmuzdan başlayıp tam bir hafta boyunca kentte kıyım yaptı.Yedisinden yetmişe herkesi kurşuna dizdi,kızlara tecavüz etti ve bunları yaparken pek ala bir gururla yaptılar.Neden?Çünkü beyinlerini çürüten,gözlerini kör eden ve bu kadar dramatik şeyleri yaparken bile kendisinden iğrenmemesini sağlayan "Faşizm" hastalığına kapılmışlardı.19. yüzyılın başlarında Mussolini ile başlayıp "Dünya Hitler'den dersini aldı" diyerek üstü örtülmeye çalışılan faşizm aslında her dönem vardı.Dün de vardı bugün de var hatta önüne geçemezsek yarın da olacak.Çünkü faşizm sadece bir sistem değil bir zihniyettir.


Yorumlar